14:11
Whatsapp Whatsapp
Telefon Hemen Ara

Yağ Enjeksiyonu

Günümüzde klasik yağ transferi amacı ile 2 yöntem kullanılmaktadır.

Konvansiyonel yağ enjeksiyonu
Mikro yağ transplantasyonu
Bu iki yöntem arasındaki fark enjekte edilen yağın miktarı ve kalıcılığıdır. İlk yöntemde alınan yağ olduğu gibi ve kitle halinde enjekte edilirken, mikro yağ naklinde yağ düşük basınçta dokuya zarar verilmeden alınır özel bazı işlemden geçirilir ve dokuya katman katman çok küçük miktarlarda enjekte edilir. Bu şekilde, konulan yağ hücrelerinin erime oranı % 80’lerden % 30-40’lara indirilmiştir.

Bu oran enjeksiyonun yapıldığı bölgenin hareketli veya hareketsiz olmasına bağlı olarak farklılıklar gösterir. Alın ve çene ucu gibi hareketsiz alanlarda yağın tutma ve emilme oranı, ağız çevresi gibi hareketli alanlarda tutma ve emilme oranından daha fazladır.

Girişimde kullanılan dokular kişinin kendi yağ dokuları olduğu için uygulama son derece sağlıklıdır. Enjeksiyon çok küçük noktalardan yapılır ve enjeksiyon yerinde herhangi bir iz kalmaz.

Yağ enjeksiyonları sedasyon ve lokal anestezi veya sadece lokal anestezi ile gerçekleştirilebilir. Girişim hastanede yatmayı gerektirmez, hasta aynı gün, işlemden birkaç saat sonra evine dönebilir. İşlem sonrası, özellikle ilk iki gün, uygulama bölgesinde yağ enjeksiyonu miktarının ötesinde bir şişlik beklenir. Bu şişlik bir hafta içinde azalır.

Kök hücreden zenginleştirilmiş yağ doku transferi

Canlı vücudundaki tüm hücrelere dönüşebilen ve kendini devamlı yenileyebilen hücrelere, tüm hücrelerin kökeni anlamında kök hücreler adı verilmiştir.

Kök hücreler yeteneklerine (totipotent, pluripotent ve multipotent), olgunlaşma durumlarına (embriyonik, erişkin) yada oluşturabilecekleri doku gruplarına (Hematopoıetik, Mezenşimal, vd.) göre isim alırlar.

Bu hastaya karışık gelebilecek isimler arasında bilmeniz gereken, kanser yapabilme ihtimali olan embriyonik kök hücrelerdir. Zaten bu hücreler etik ve biyolojik sebeplerden dolayı kullanılmazlar.

Plastik ve Rekonstraktif Cerrahiyi daha fazla ilgilendirebilecek olan Mezenşimal kök hücreler (MKH) olgunlaşmamış embriyonik bağ dokusu hücreleridir. Medyada çıkan konu ile ilgisi olmayanların söylediği gibi, tehlikeli olabilirler, kansere dönüşebilirler, henüz deneme safhasındayız, yapanlar da yaptıranlarda risk alıyorlar gibi açıklamalar gerçek dışıdır. Senelerdir kullanılan lipofilling yöntemi neticelerine dayanarak, bu hücrelerin kanserleşme risklerinin normal dokulardan fazla olmadığı rahatça söylenebilir.

MKH’ler, uygun ortam ve uyaran varlığında, kemik, kıkırdak, kas, sinir, stroma ve yağ doku hücrelerine dönüşebilirler. Yakın zamana kadar sadece kemik iliği ve kordon kanından elde edilebilen kök hücreler yerine yağ dokusundan MKH elde edilmeye başlanmış ve böylece etik sorunlar ve enfeksiyon riski ortadan kalkmıştır.

Erişkin bir kişinin tüm dokularında, o dokunun bütünlüğünü ve devamlılığını sağlamak için doku hücrelerinin küçük bir yüzdesi kadar erişkin kök hücresi bulunur. Bunların görevi, yaralanma, hastalık ve diğer nedenlerle oluşabilecek doku hasarı veya kaybını telafi etmektir. Bu hücrelerin sayıları dokudan dokuya değişmekte ancak ait olduğu doku içinde sabit kalmaktadır.

Öncü yağ hücrelerinin, karın bölgesi yağ dokusunda daha fazla olduğu gözlenmiştir. Karın bölgesindeki yağ dokularındaki kök hücrelerin oranı kemik iliğindeki kök hücrelerin oranına göre ortalama 500 kere daha fazladır. Herhangi bir nedenle doku harabiyeti gerçekleştiğinde haraplanan hücrelerden serbestlenen bir uyaranın, öncü doku hücrelerinin, doku hücresine dönüşmesini sağladığı düşünülmektedir.

Anlaşılır bir dilde anlatmak gerekirse, yapılan işlem kök hücreden zenginleştirilmiş yağ dokusu transferidir.

Zenginleştirilmiş yağ dokusunun normal yağ dokusuna göre birçok avantajı vardır.

Daha dayanıklıdır ve daha fazla yaşama kabiliyeti vardır. Bu özellikleri sebebiyle daha fazla miktarda transfer edilebilirler ve daha zor yaşama alanlarında tutunabilirler. Yağ dokusu ile meme büyütme ancak kök hücreden zengin dokular elde edilmesi ile 300 – 400 cc yağ dokularını transferinin mümkün olması tekrar gündeme gelebilmiştir ve gayet başarılı sonuçlar alınmaktadır.

Yaralanmış bir bölgedeki deri altında oluşmuş bir çöküklük hatta kanser ameliyatı sonrasında, ışın tedavisi görmüş alanlardaki problemler, alıcı dokudaki ( yani yağların verileceği ortam ) kanlanmanın azalmış olması nedeniyle normal yağ dokusu transferi ile tamir edilemezler. Kan dolaşımı azalmış bir bölgede canlı bir dokunun tutunabilmesi çok zordur. Bu zor durumlarda da kök hücreden zenginleştirilmiş yağ dokuları imdadımıza yetişmiştir ve yüz güldürücü sonuçlar almamıza imkan tanımıştır.

10 gram yağ dokusu transfer etmemiz gerektiğini varsayalım. Bu 10 gram yağ dokusu içinde de 100 tane kök hücre olsun. Bu doku transfer edilirse içinde zaten olan 100 kök hücrenin kapasitesi kadar tutma ve yaşama şansı vardır.

Biz 10 gram yağ yerine 100 gram alıyoruz. Bunun 10 gramını transfer edip geri kalan 90 gramını da laboratuara yolluyoruz. Laboratuarda, bu 90 gramın içindeki 900 adet kök hücre ayıklanıyor ve tahmini 2 – 3 saat sonra plazma içinde enjekte edilmeye hazır bir halde bize veriliyor. Bizde bu kök hücreleri içeren sıvıyı verdiğimiz 10 gram yağa ilave ediyoruz.

Bütün yapılan budur. Bu kadar basit ve ve senelerdir bilinen bir işlemin modifiye edilmiş şeklinin de hiçbir tehlikesi yoktur.

Bütün bu anlattıklarımızdan sonra umarım ben de kök hücre yapıyorum diye ortaya çıkanlara daha temkinli yaklaşırsınız.