Yaşlanma natürel ve geri dönüşümü olmayan bir süreçtir. Yaşlanmaya karşı bir yöntem veya madde henüz bulunamamıştır.
Hiçbir cerrahi yöntem insanları gençleştiremez, genç olmak gergin olmak değil, genç bir dokuya sahip olmaktır. Genç doku da derinin pırıltısı olarak tarif edebileceğimiz gerginliği ve dolgunluğudur.
Estetik cerrahinin, gençleştirmek için değil, yaşına göre bozulmuş, sarkmış, incelmiş dokuları, yine yaşına uygun bir şekilde yerine koymak ve alt dokulardaki eksiklikleri doldurmak için kullanılması gerekir.
“Yaşıma göre “, tarifi çok havada kalan bir ölçü ve de ” yaşına uygun”‘un bir ölçüsü olmaması sebebiyle, yüz germe ameliyatlarında, endikasyonlar, teknikler, cerrahlar ve neticeler arasında farklılıkların olması son derece doğal kabul edilmelidir.
Yüz adalelerinde meydana gelen gerginlik kaybı, bu adalelerin yer çekimi nedeniyle aşağıya doğru kaymalarına sebep olur. Adalelerde ve derin dokularda estetik görünümü ilgilendiren bir diğer önemli olay da, hacimde görülen azalmadır. Adale desteğinde kayıplar olan deri ve deri altı dokusunda ise daha önemli değişiklikler göze çarpar. Bütün değişiklikleri aslında tek kelime tarif eder: atrofi.
Asıl değişiklik dermiste ve yüzün 1/3 üst kısmında gözlenir. Dermisteki önemli yapı taşı kollajendir. Kollajen dermisin kuru ağırlığının % 70 – 80 ‘ini teşkil eder.
Toplam kollajen miktarı her sene ortalama %1 kadar azalır ve kollajen liflerinde bir kalınlaşma oluşur. Elastik liflerde de toplam miktarda azalma olur.
Yüzde yaşlanma iki farklı şekilde değerlendirilebilir.
Tip I yaşlanma: hacim azalmasına bağlı çökme ve dokuların yer çekimi etkisi ile aşağıya doğru kayması sonucu oluşur. Kemiklere bağlı fasyaların, yumuşak dokularla aynı miktarda sarkamaması, içi boş torbalar görüntüsüne sebep olur.
Tip II ‘de ise, yaşlanma daha yüzeyel, derin dokulardaki hacim kaybından çok deri ve derialtında oluşan değişikliklerdir. Burada hadise derinin, altındaki yağ dokusu üzerinde kayması ve kendi üzerinde, eski bir elma kabuğu gibi büzülmesidir.
Tabi ki, yaşlanan bir yüzde, yukarıdaki tarif ettiğimiz her iki çeşit yaşlanma aynı zamanda meydana gelmektedir.
Ameliyat endikasyonu koyarken, önemli olan hangi şekil yaşlanmanın baskın olduğunu saptamaktır.
Estetik cerrahlar, uzun zamandır her iki yaşlanma için ayrı ayrı tedavi gerektiğini savunmaktadırlar.
Derin dokularda meydana gelen atrofi sonucu oluşan çökme ve sarkmalarda, yani Tip I yaşlanmalarda, klasik yüz germe ameliyatları ile iyi netice almak zordur. Çünkü problem derin dokulardadır ve tek gerçekçi tedavi bu derin dokuları, yerlerine geri getirmek ve hacimlerini arttırmaktır. Genelde dokular eski yerlerine getirildikleri zaman yeterli estetik düzelme sağlanabildiğinden başka bir işleme gerek kalmaz.
Yaşlılık ciltte birçok değişikliğe sebep oluyor. Cildin içindeki suyu emebilen elastik kolajen miktarı azalıyor, su ememeyen ve elastik olmayan kolajen miktarı da artıyor.
Cildimizi bir pamuk yatak olarak düşünürsek yaşlandıkça o puf puf hali bozuluyor ve basılmış, kullanılmış pamuk yatak gibi daha sert daha ince bir hal alıyor. Seneler geçtiğinde yer çekimiyle birlikte cilt aşağıya doğru sarkıyor. Mimik kaslarımızın hareketleri nedeniyle bu kasların yapışma yerlerinde kırılmalar meydana geliyor.
Biz kırışıklıkları ikiye ayırıyoruz.
Mimik kaslarıyla oluşan kırışıklıklar, bir de sarkma ile oluşan kırışıklıklar.
Sebebine göre de bütün bu kırışıklıklara farklı tedaviler uyguluyoruz.
Mimik kasların deriye yapışma yerlerinde olan kırışıklıklar, (yani gözlerin kenarlarındaki kaz ayakları, iki kaş arasındaki dikey çizgi veya alındaki yatay çizgiler gibi ) kasların çalışma şiddetlerini azaltarak tedavi edilir. Bu işlem ya cerrahi olarak kasın kesilmesi ya da botox ile felç edilmesi ile yapılır.
Sarkmayla olan kırışıklıklarda; yanak aşağıya doğru iner, göz altı bölgesinde çökme oluşur, burun yanak çizgisi derinleşir; boyun kasları gevşediği için aşağı doğru sarkar, en zayıf yeri olan çene altında gıdı ortaya çıkar vb. Bu sarkmalarda lifting yani ‘sarkmış olan derileri sarktıkları yönden yukarıya doğru çekme’ ameliyatı ile düzeltilir.
Bunun dışında da herhangi bir şekilde bu sarkmayı toparlama şansımız yoktur.
Olayı yüzümüzü su dolu bir naylon torbaya benzeterek açıklamaya çalışırsak, zamanla hem naylon torbanın içindeki su azalır, hem de torba kendini bırakır, gevşer. Bu gevşemenin çok az olduğu dönemde, yani sarkmaların başlangıcında, azalan su için biraz su ilave etmek yani dolgu malzemeleri kullanmak problemlerin biraz geç ortaya çıkmasını sağlayabilir.
Ancak torba bir yerden sonra o kadar gevşer ki, tekrar gerginleştirmek için, içine çok su koymak gerekir.
Eğer bu kadar çok su koyarsanız da kortizon tedavisi görmüş gibi kocaman şiş bir surat elde edersiniz.
Sarkmadan olan kırışıklık ve deformasyonlar ancak lifting (germe) ameliyatıyla düzeltilebilir.
Sarkmaya bağlı kırışıklıklar içinde bir istisna alın bölgesidir. Alın bölgesindeki deri kalın olduğu için blok olarak aşağıya sarkar, kaşları aşağı iter ama kendi üzerine hiçbir zaman bir göbek derisi gibi katlanmaz.
Bu bölgede yine lifting yapmak için minik bir kamera aracılığı ile içeriye girilir ve yapışma yerleri gevşetilerek, sarkan sistem yukarıya çekilir.
Endoskopi tekniği çok ilerlememiş yeni kırışıklıklarda, gözlerin altında, orta yüz dediğimiz alanda kullanılabiliyor. Ama endoskopik teknikle çene bölgesi, boyun bölgesi ve tüm yüzde başarılı sonuç almak mümkün değil.
Bu bölgede fazla deriyi kesip çıkartmadan belirgin bir sonuç alınamaz.
Müdahale ne kadar küçük ve basit olursa başarı da o ölçüde az olur.
Radikal bir değişim için klasik yüz germe operasyonunun yapılması şarttır.
Günümüzde lifting ameliyatları lokal anestezi artı sedasyonla genel anesteziye ihtiyaç kalmadan rahatlıkla yapılabilmektedir
Ameliyat ortalama 2 saat sürer
Hasta 3 günlük süreyi ile bandajlarla geçirir, bandaj açılır ve hastanın saçı yıkanarak normal hayatına dönmesine izin verilir.
7. ve 14. günler dikişleri alınır ve 1,5 ay sonra şişlikleri tam olarak geçerek yeni yüzüne kavuşur.